30 yıldır inşaat işçiliği yapan ve şu anda İstanbul'da lüks konut inşaatında çalışan İbrahim bazı tetkiklerin sonucu akciğer kanseri olduğunu öğrenir. Sigortalı olduğu gün sayısı yetersiz olduğundan malulen emekli olamaz. Sigortasını dışarıdan ödeyip emekli olmayı ister ama bir toplu parası da yoktur. Üstelik depremzede olan ailesi konteynırdan devletin yaptığı konutlara çıkmayı beklemektedir. Bu konutların uzun yıllar sürecek taksitlerine rağmen İbrahim sonuçta ev sahibi olacakları için mutludur. Yoğun çalışma temposu sırasında üniversiteli bir genç olan Fırat yüksekten düşerek hayatını kaybeder. Hukuki süreçlerden uzak bir şekilde kan parası verilmesi gündeme gelir. İbrahim Fırat'a verilen kan parasını duyar. Genç çocuğun ölümüne üzülmüş olsa da o an aklına bütün ruhunu esir alacak bir düşünce gelir ve yerleşir. Ölümünden gelecek tazminatla ailesi deprem konutlarının taksitlerini ödeyebilecektir.